Sanal korsanlıktan kurtalmanın formülü

Gönderen Melih / Category:


Sanal korsanlıktan kurtalmanın formülü
İnternet kullanıcısı olup da 'yasadışı faaliyette' bulunmayan yoktur. Çoktan bir 'korsan'a dönüşmüş olabilirsiniz
İnternet kullanıcısı olup da internet üzerinden ‘yasadışı faaliyette’ bulunmayan yoktur. Telif hakkıyla korunan bir fotoğrafı bir sunumda kullanmak üzere kopyalayıp, çoğaltılması istenmeyen bir şarkıyı bilgisayarınıza indirerek ya da internette okuduğunuz bir makaleden atıfta bulunmadan alıntı yaparak telif hakkı kanunu dâhilinde çoktan bir ‘korsan’a dönüşmüş olabilirsiniz! Radikal gazetesinin haberine göre YouTube, 3G, Facebook ve benzeri uygulamaların kullanımının günlük rutine dönüştüğü ‘bedava indirme’ çağında, ‘paylaştıkça çoğalır’ nitelikteki bilginin daha çok insana ulaşımında tüm teknoloji hizmete hazır. Fakat bir o kadar keskin telif hakkı yasaları bunu engelliyor ya da kullanıcıdan bir korsan yaratıyor. Hem eser sahibi hem internet kullanıcısı herkes, bu yasaların günümüze uymadığı, değiştirilmesi gerektiği konusunda hemfikir. Ama bunun yerini hangi sistemin alacağı tartışmalı.

Eser kime ait?

‘Bilgiye kısıtlanmadan erişmek en doğal hakkımız’ diyen kullanıcılarla eser sahipleri arasındaki çatışma, yeni bir fikri mülkiyet anlayışının tartışılmasını sağladı. Ve bu noktada ‘Eser halka mı aittir, yaratıcısına mı?’ sorusu tekrar sorulur hale geldi.
Bu yeni fikri mülkiyet ideolojisinden beslenip başarı elde eden Korsan Parti (Piratpartiet), ilk olarak İsveç’te ortaya çıktı ve oradan birçok ülkeye yayıldı. Öyle ki, telif hakları yasalarını temelden değiştirmeyi vaat eden, bilgiye internetten ücretsiz erişim talep eden bu siyasi parti İsveç’te Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 7.1’lik bir oy aldı. Ve aslında bu talebe yanıt arayanların ne denli kalabalık bir kitle olduğu kanıtlanmış oldu.
Telif hakları kanunu ‘Copyright’a taban tabana zıt olan ‘Copyleft’ de insanlığın birikiminin herkesçe paylaşılmasını savunan bir uygulama. Ancak eser sahibinin tüm haklarını bir kenara bıraktığı bu uygulamaya da bazı yaratıcılar sıcak bakmıyor.

Orta noktayı bulacak akım

Şimdilerdeyse ‘Copyright’ ile ‘Copyleft’i uzlaştıracak bir sistem dünyaya yayılıyor: Creative Commons. 2006’dan beri birçok ülkede kullanılmaya başlanan bu lisanslama sistemini Türkiye’de de yaygınlaştırmak amacıyla Queensland Teknoloji Üniversitesi’nden Prof. Tom Cochrane, Avustralya’dan kalkıp Türkiye’ye, Özyeğin Üniversitesi’nde bir seminer vermeye geldi. Prof. Cochrane’den bu uzlaştırıcı sistemin detaylarını öğrendik.
Creative Commons (CC) kâr amacı gütmeyen, telif hakları alanında esneklik sağlamak ve paylaşımı yaygınlaştırmak amacıyla kurulmuş bir düşünce hareketi. Bu sistemde, geleneksel telif hakkı yasaları hafifletilip internette özgürce bilgi paylaşımına olanak sağlanıyor. Eser sahiplerinin tüm hakları değil, bazı hakları saklı kalıyor, kullanıcılar ‘korsan’ diye etiketlenmekten kurtuluyor. Böylece kullanıcıyla eser yaratıcısı arasında orta yol bulunuyor. Cochrane, bu sebeple Creative Commons için en uygun kelimenin ‘uzlaşı’ olduğunu söylüyor.
Creative Commons, eser sahibinin isteğine uygun olabilecek değişik lisans şartları temin ediyor. Bu lisanslardan birini alan kişi, ister ‘Eserin ilk sahibi belirtilecek ve ticari amaçla kullanılmayacak’ ibarelerini ekliyor, isterse ‘Adım saklı kalsın gerisi sizin’ deyip eserini ‘halka mal ediyor’.

Kullanıcının kârı

Kullanıcılar öncelikle bu lisansı taşıyan bir ürüne, bir bilgiye internetten rahatça ulaşırken ‘Yasadışı bir iş mi yapıyorum’ kaygısından kurtuluyor. Eserin altında görülen sembollerle hangi eseri hangi ölçüde ve hangi koşullarda kullanabileceğini anlamış oluyor. Telif hakları kanunundaysa bu detaylar, çoğunluk tarafından bilinmiyor.
Prof. Cochrane, Creative Commons’ı Korsan Partisi’nin anlayışıyla aynı doğrultuda görmüyor. Cochrane’e göre CC politik bir duruş değil, sadece yasal bir lisans uygulamasından ibaret: “Eser sahibinin duruma daha hâkim olması ve kullanım şartlarını belirleyebilmesi ama bu şartların esnek olması açısından ideolojik bir çalışma gibi görünüyor. Ancak sadece telifle kullanıcı arasında bir uzlaşma alanı. Bu noktada Copyleft ve Korsan Parti anlayışından ayrılıyor.”
Sistem en çok da akademik çalışmalar için kullanışlı. Çoğu kez ticari amaçla üretilmeyen bu çalışmalar CC lisansıyla paylaşılabilir hale gelince tüm dünyada diğer akademik çalışmaların ilerlemesine de katkı sağlayacak. Cochrane ve çalışma arkadaşları Avustralya’daki üniversitelerinde bu çalışmalara tüm dünyanın ulaşabileceği bir açık paylaşım sistemi kurmuşlar. Eser sahibinin adının belirtilmesi, ticari amaçla kullanılmaması gibi haklar korunurken üretilen bilgiler insanlığa sunuluyor. Cochrane, bu uygulamayla akademisyenlerin isimlerine yapılan atıflarda yüksek oranda artış olduğunu söylüyor.
Kütüphane yoksulu Türkiye’de büyük yarar sağlayacak olan bu yeni sistem, henüz ülkemizde geçerli telif yasalarına uyarlanmış değil. 40 ülkede uygulanan bu lisanslarla ilgili çalışmalar Türkiye’de İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde yürütülüyor.

Üye olmak için neler yapılmalı?

Copyleft nedir?
‘Copyright’ (Telif hakkı) karşıtı hareket. Eser sahibinin kendi rızasıyla, haklarının bir kısmından ya da tamamından vazgeçmesi esasına dayanıyor. Genel anlamda fikri mülkiyet haklarının tamamen kaldırılmasını hedefliyor, bilgi erişimini en doğal hak olarak görüyor. CC sistemiyse Copyleft’ten farklı...
CC lisansına nasıl sahip olunur?
Şahısların lisans sahibi olabilmesi için ülkesinin Creative Commons’a üye olması gerekiyor. Ülkeler üyelik için CC Uluslararası Merkezi’ne başvurduktan sonra sistemi kendi ülke kanunlarına uyarlıyor. Bu uyarlama merkezce uygun bulunursa ülke sisteme kabul ediliyor. Eser sahipleri lisans için ülkelerindeki sorumlu birime başvuruyor. Başvurular internetten çok kısa sürede yapılıyor.
Eser sahibinin seçebileceği CC lisans şartları neler?
Eser sahibi eser üstünde hakkını belirlemek için temel dört şartın birini ya da birkaçını seçebiliyor: 1. Eserin ilk sahibinin belirtilmesi koşulu. 2. Eserin ticari amaçlı kullanılmaması koşulu. 3. Lisans modelinin korunması koşulu. 4. Eserin türevlerinin yaratılmaması koşulu...

0 yorum:

Yorum Gönder